Haydi Türk Soylular Savaşa!
İkinci Dünya Savaşı, Alman-Sovyet cephesinde, Türk’ün Türk’e kırdırıldığı hileli bir savaştı. Sözde, Almanlarla Ruslar savaşıyordu ama cepheye sürülenler Türklerdi.
İkinci Dünya Savaşı, Alman-Sovyet cephesinde, Türk’ün Türk’e kırdırıldığı hileli bir savaştı. Sözde, Almanlarla Ruslar savaşıyordu ama cepheye sürülenler Türklerdi.
Geçen yüzyılı, her boya özel Kiril alfabesiyle geçiren Türkler, bu kez de her boya özel Latin alfabeleriyle yakınlaşma umutlarını bir başka bahara bıraktı.
Lale İslam’ın remzi olmuşsa yani, Türkler de İslam’ı temsil eden bir kimliğe bürünmüştür. Türk denince İslâm, İslâm denince Türk’ün akla gelmesi işte bundandır.
Adil Yakubov'un başyapıtı olarak bilinen "Uluğbey'in Hazinesi", yazarın anlatım dilinin başarısının yanısıra, geri kalmışlığın, bilgisizliğin karşısında, Melik Şah ve Ömer Hayyam'dan yüz yıllar sonra bilime, özellikle gökbilimine sarılan bir anlayışı anlatıyor.
Kolağası Ramazan Ağa, sanki yarım asır evvel, kuytu bir tepede bulunduktan sonra, beyaz kağıt yaprağı arasına bırakılmış ve yalnız elyafı muhafaza edilen ince ve kuru bir nebattı.
“Ben ayrılık şarkısının şiirini eşim için yazmıştım. Bu şarkı ilk defa Ali Selimi’nin eşi Fateme Kanadi tarafından söylendi ancak hiç bir zaman yayımlanmadı. Daha sonra Reşid Behbudov İran’a geldiğinde biz şarklyı ona verdik”.
Cengiz Törökul Aytmatov, Türkiye dışındaki Türk aydınları içerisinde en bilinen ve yapıtları en çok okunulan yazar. Öyküleri ve romanlarından uyarlanan kurmacalar hem Türkiye'de, hem de yurt dışında sürekli izlenen, geçen zamana karşın değeri azalmayan ve yeniden çekilecek kadar istek gören filmler.
Yaşadığı dönemde yönetimin gazabından kurtulamayan Erdebilli yazar Ahmet Sadık Eşrefi, ömrünce yazdığı yazıların basıldığını göremedi.
Hafız Hıyavi, az yazan ama düşünce ikliminde değişik yönlerden yeller estirmeyi başaran, İran'da Türk diliyle yazan bir yazar.