Vurun Kahpeye
Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmıyacağım; vallahi ve billahi!
Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmıyacağım; vallahi ve billahi!
Kutadgu Bilig bizim için gerçekten sonsuz övünülecek, tükenmez bir iç güç kaynağıdır. Balasagunlu Yusuf’un çalışması bize övünmek hakkını kazandırmıştır. O, Türkçü, Türkçeci, islamcı, ülkücü, devletçi, toplumcu büyük bir filozof, ahlâkçı, şair, tarihçi, yasacı, toplumbilimci, budunbdimci ve urukbilimcidir.
Dede, torun ve doğa ilişkisi izleğinde kurgulanan, öykünün Kırgız Türkçesindeki adı, Ak Keme. Ak sözcüğü Türkiye Türkçesinde de yaygın olarak kullanılmasına karşın, Arapçadan dilimize geçen beyaz karşılığı seçilmiş ve çeviriyle aynı söz farklıymış algısı oluşmuş. Ne yazık ki bu türden çeviri yanlışları, özellikle Türk topluluklarının yapıtları
Türkmenlerin “Büyük Vuruş” dedikleri, ocakları söndüren, acı ve zulmü Türkmen’in hayat tarzına dönüştüren İkinci Dünya Savaşı’nın yansımaları anlatılıyor.
Atlılar, yazarın bilerek yaptığı yanlışların görmezden gelinmesi halinde çok etkileyici bir Türkistan romanı ve bir dönemin Afganistanıyla ilgili ipuçlarıyla dolu bir başyapıt.
Gagauzya’da ceviz ağaçlarına, Kabil’de bir kilime bakarken; Prizren’de bir tekkeyi, Gürcistan’da bir kaleyi ziyaret ederken; Sudan’da bir hastane de, güzel gözlü insanları tedavi ederken Ayşe Filiz Avşar’ın içten anlatıları, okura şunu düşündürtüyor: Vardığın her yere vatanım mı dedin?
Severek, zevkle okuduğum, kitapçı dükkânlarının görünmeyen yerlerinde, bir kıyıda kalmış, fark edilmeyi bekleyen kitaplardan biriydi, Bir Çay İçiminde Türkmenistan.
Kırgız Türklerinin Turgut Özakman'ı diyebileceğimiz Tölögön Kasımbekov, yazdığı romanlarla yakın geçmişe ışık tutuyor. 19. yüzyıl ortalarından beri yaşanılan işgal, istila, savaş ve sömürü gibi olumsuzlukları Kırgız Türklerinin yaşamı izleğinde okuyucuya aktarıyor.
Yarım saat sonra, sırmalı resmi kavuğunu çıkarıp başına gösterişsiz dua külahını geçirmiş olan ak sakallı Bey, ıssız odasında seccadesinde oturmuş, boynu bükük "Yâsin" okurken, dışarda dokunaklı ve belirsiz bir yağmur serpeliyor; iç avlunun siyah taşlarındaki taze ve sıcak kanlar üstünde, süvariler görünmeyen içtenlik dolu gözyaşları gibi
Ziya Osman Saba, kısa yaşamına sığdırdığı şiirleri ve öyküleriyle adının uzunca yıllar anılmasının yolunu açan başarılı bir Türk şair ve yazarıdır. Yedi Meşaleciler topluluğunun altı şairinden biridir.
Feriba Vefi, İran Türk yazınının önemli kaynağı Tebriz'de doğdu. Yapıtlarının içeriğini kadın ve kadına ilişkin yaşamın katmanları oluşturur.
Türk öykü yazarlarının piri Ömer Seyfettin, içinde bulunduğu çağın tüm olumsuz koşullarına ve onulmaz baskılarına karşın umudun, direncin de önderliğine soyunmuş bir Türk aydını. Yapıtlarını çığır açan, yön çizen doğrultuda yazan Ömer Seyfettin, onlarca öyküyle özgür düşüncenin de bayraktarlığını yapmış.
Tügölbay Sıdıkbekov, “Manas” destanın araştırılmasına ve yayınlanmasına büyük katkıda bulunmuştur. Orhun Enesay zamanındaki Türklerin hayatını anlatan “Kok Asaba” romanı siyasi nedenlerden dolayı ancak 1989’da yayımlanabilmiştir.
Dilindeki esneklik ve kıvraklık, kara mizah, espiri anlayışı, hicvi ve taşlamadaki ustalığı okuyucuyu ve seyirciyi esere bağlayan yönler olarak dikkatimizi çekiyor. Ayrıca, sağlam karakter portreleri, portrelerin boyutları belirli duruma getirilerek çizilyor.
Hoy kentinin Türkçe yazan öykücü ve şairlerinden Rukiye Kebiri'nin, "Kar yağıyor" adlı bir öyküsü de kısa filme uyarlanmış.