Elveda Gülsarı
Türk yazının güçlü adı Cengiz Aytmatov, Stalin döneminin Kırgız Türkleri üzerindeki yıkıcı etkisini Tanabay ve atı Gülsarı izleğinde aktarıyor.
Türk yazının güçlü adı Cengiz Aytmatov, Stalin döneminin Kırgız Türkleri üzerindeki yıkıcı etkisini Tanabay ve atı Gülsarı izleğinde aktarıyor.
Karaçay Türklerinin sürgünü 2 Kasım 1943 günü başladı ve on dört yıl, iki ay, yedi gün sürdü. Şehitleri Tanrı katına ulaşan Karaçay Türkleri zorluklara dayandı, zalimlere direndi, yaşama dört elle tutundu. Ancak kara günün ömrü uzun olmuştu bu kez.
Beni en çok hayrete düşüren husus, o gün şehirde futbol müsabakası varken, genç savcının bir cinayeti işlemesi, sonra onları ot yığınının altına saklayıp hiçbir şey olmamış gibi tribüne geçip maç seyretmesidir. İşte Özbekistan’da adaleti sağlayan bir savcının hikâyesi!
Diriliş, Savaş ve Barış gibi karmaşık öykülerin yazarı Tolstoy, büyüklerin dünyasından çıkardığı öykülerle kurduğu, çocuklara yönelik yapıtların da iyesi. Onlardan biri dört öyküden oluşan Kafkas Tutsağı.
"Zaman zaman Dede Korkut üslûbuna yaklaşan, Türkmen hayatındaki folklorik ve tarihî unsurları bütün bakirliğiyle gözler önüne seren Kara Yıldırım romanının Türk okuyucusunun hafızasından güzel çağrışımlar uyandıracağını ve asgarî müşterekler hususunda edebî bir haz vereceğini düşünüyoruz"
Orta boylu bir kişinin, yanında kısa ve uzun boylu kişilerle birlikte bu rafların arasında dolaşması, betik seçiminde önemli bir fark oluşturabilir. Çünkü görüntüden çok içerikle ilgili olanlar için değerli yapıtlar, “normal” diye düşünülen düzeyin dışındaki raflarda.
Yazarın anlatımında, alanındaki uzmanlığı ve kabul görmüş derin bilgeliğine karşın üstenci bir yaklaşımdan hiç iz görünmüyor. Tersine, her satırında aydın olmanın sorumluluğuyla daha çok kişiye bilgi ulaştırma çabası sezinleniyor.
İşte bu eski, müzede saklı gibi köhne bir hayat yaşayan Gurzufluların içinde babam günün birinde milliyetçi oluverir. Ben daha yokum ama, babamın miiliyetçiliği benimle başlıyor ve ben doğmadan önce de bitiyor.
Bir dakika sonra ayrılmışlardı. Feride, uzun bir susuzluktan sonra berrak bir dereden kana kana su içen bir kuş gibi canlanıyor, ayağını yere vurup yüzünü göstermemek için bir yandan bir yana çevirerek: - Ne ayıp, Yarabbi, ne ayıp! Sen sebep oldun vallahi, sen sebep oldun, diye hırçınlaşıyordu. Yanlarındaki ağacın
Türk’ün Soy Kütüğü, Ebulgâzi Bahadır Han’a ait olan Şecere-i Türk adlı eserin, Prof. Dr. Necati Demir tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmış hâlidir.