Zamanında, ben üç yüz bir yaşında iken iki arkadaşım vardı: Biri kör, biri çıplak. Çakmaksız, namlısız, kundaksız tüfekle bitmedik çalı dibinde, doğmadık tavşan avına gittik.
Ani harabelerinin son bin yılının Türk devletleri hâkimiyetinde geçtiği düşünülürse, atalarımızın tarihe ve tarihi eserlere ne kadar saygılı olduğu, kıymetli eserleri korumada ne kadar titiz davrandığı görülür.
Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir heyeti ictimaiyenin yüzde onu, yirmisi okuma-yazma bilir; yüzde seksen, doksanı bilmez; bu ayıptır. Bundan insan olanlar utanmak lazımdır.
Şeytan Kalesi de Sümela Manastırı kadar muhteşem bir yapı. O küçük tepeye böyle bir yapı o günün şartlarında nasıl yapılmış, insan aklı izah etmekte zorlanıyor.
Fransız katliamlarının ve soykırımlarının karşısında onlarca yıl direnen Cezayir halkının geçirdiği değişimleri anlatan betik Türkiye Türkçesine 1993 yılında çevrildi.
Biz bir kamptan ayrılırken adamlarımın kullanılmış ağaç kabuklarını ve dallarını her zaman yaktıklarını hatırladım. Bunu kötü niyetle yapmıyorlardı elbette, yakmanın zevki hoşlarına gidiyordu, o kadar. Ben de onlara hiçbir zaman engel olmamıştım. Bu vahşi, bizden çok daha insancıl bir adamdı
Karaçay Türklerinin sürgünü 2 Kasım 1943 günü başladı ve on dört yıl, iki ay, yedi gün sürdü. Şehitleri Tanrı katına ulaşan Karaçay Türkleri zorluklara dayandı, zalimlere direndi, yaşama dört elle tutundu. Ancak kara günün ömrü uzun olmuştu bu kez.
Diriliş, Savaş ve Barış gibi karmaşık öykülerin yazarı Tolstoy, büyüklerin dünyasından çıkardığı öykülerle kurduğu, çocuklara yönelik yapıtların da iyesi. Onlardan biri dört öyküden oluşan Kafkas Tutsağı.
"Zaman zaman Dede Korkut üslûbuna yaklaşan, Türkmen hayatındaki folklorik ve tarihî unsurları bütün bakirliğiyle gözler önüne seren Kara Yıldırım romanının Türk okuyucusunun hafızasından güzel çağrışımlar uyandıracağını ve asgarî müşterekler hususunda edebî bir haz vereceğini düşünüyoruz"