Köprü
Toplumda var olanlar romanda hâlâ vardır, ancak her insanın söyleyemeyeceği biçimlerde anlatılmıştır. Bu da yazarın anlatma becerisidir.
Toplumda var olanlar romanda hâlâ vardır, ancak her insanın söyleyemeyeceği biçimlerde anlatılmıştır. Bu da yazarın anlatma becerisidir.
Nihal Atsız’ın, arı duru Türkçeyi temel alan yaklaşımla öyküleştirdiği Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler adlı yapıtı yalnızca ilk bölümüyle MEB Yayınlarınca yayınlandı. Betiğinde, ünlü “Şefaat ya Resulallah” yerine şaşkınlıkla söylenen “Seyahat ya Resulallah” sözünü ağızdan çıkaran ortamın büyüsünü, olağanüstü güzellikte betimlerken, Seyahatname’yi bir bilim adamı titizliğiyle inceledi.
Elçi yine gözleri yerde, geri geri gitti. Ortadaki neferin omzundan topuzu aldı. Bu gayet ağır, altın yaldızlı, sarı parlak kabzalı bir aletti. Yere bakarak yürüyor, gülümsüyordu. Bütün gözler hareketini takip ediyordu. Tahtın önüne geldi. Ansızın…
Aman ya Rabbi, iki yüz elli bin lira… Elimin altında, bu kitapta iki yüz elli bin lira var! Fakat acaba mümkün olup bunu meydana çıkarabilecek miyim? İki yüz elli bin lira!.. Sen aklımı koru Allah’ım!..
Kitaplar, mezar taşları veya mabetler gibi tarihe düşen izlerdir. Zaman ve beşerî hafıza kolay kolay yanılmaz ve yanlışları affetmez. Yazar, kaleminin hakkını, doğruyu yazarak ve okuyucunun aklıyla alay etmeden vermelidir.
Kahyam, pos bıyıkları bu sefer memnunluğundan kabararak şöyle dedi: "Roman fena bitmedi, beyim! Yeraltından hayır gelmedi ama yeryüzünün keyfini süreceğe benziyorsun."
Osman Mahdum, yedi yıl boyunca gazeteci olarak izlediği Türkmenbaşı’nın, Türkiye’de doğru tanınması gerektiğine inanmış. Ülkesi Türkmenistan ve Türkiye için yaptığı hizmetlerin içtenliğinin kavranması için Türkmenbaşı hakkında uydurulanların yerine, doğrusunun ne olduğunu anlatmış.
Çapandaz’ı yayına hazırlayan Arslan Küçükyıldız, “Ergeş Uçkun, imanlı, kâfir ve münafıkların kapalı kapılar ardında ne yaptıklarını anlamaya ve bunlarını anlatmaya çalışan bir Turan Şairi idi” diyor, kitabının söz başında.
Bozgunla biten o anlatılmaz maceranın döküntüleri sılasına kavuşan bu silâh arkadaşlarına vagonların pencerelerinden donuk donuk bakıyorlardı. Ne gülen, ne el sallayan, ne de bir çift lâf eden oldu.
Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmıyacağım; vallahi ve billahi!