Kırmızı Eşarplı Araba…
Bir spatula daldırabilsem içime, köşeleri iyice sıyırarak içten dışa karıştırsam şöyle bir güzelce, yanmamak için çeviriversem usul usul, belki durulur içimdeki fırtına.
Bir spatula daldırabilsem içime, köşeleri iyice sıyırarak içten dışa karıştırsam şöyle bir güzelce, yanmamak için çeviriversem usul usul, belki durulur içimdeki fırtına.
Yanında donakalmış bir insanın gözlerine doğru elini uzattı ve salladı, hareket yoktu. Bir adım ileriye gitti, kimse fark etmedi. Sağa gitti, sola gitti, biraz koştu biraz yürüdü, kimse bir şey söylemedi.
O gün de her zaman ki gibi şıktı, beyaz gömleği, siyah frağı üzerindeydi. Üzerinde olan birde güneşin yakıcı ışıklarıydı, kafasını kaldırıp güneşe baktı, gülümsedi, öleceğini düşündü.
Tanrının gökte de olduğuna inananlardandı. Evin tavanını hiçe sayarak yukarıya baktı. Önce göğü hayal etti sonra da göğün sahibini. Ona şöyle yalvardı: “Al benden tüm varımı yoğumu, hatta beni bile al!
Bugün karşı apartmanı yıktılar. Kocaman iş makineleri tonlarca ağırlıktaki beton yığınlarını iki saat içerisinde toplayıp gittiler. Balkonda öylece oturup yaptıkları işi seyrettim.
Onlar sele kaptırdıkları evlerinin akıbetini, artık gülünç bir olay diye sıkça anlatırlar, kendi çocuklarına; çocukluk günlerinde geçen ve neşeyle hatırlanan anılar gibi. Ta ki Rus ordusu, 1979 yılında, Afganistan'ı işgal edinceye kadar.
Cezveden fincana dökülürken yaydığı iç açıcı kokusuyla ve yanında lokumla ikram edilen Türk Kahvesini yudumlarken, insan nasıl bir başka millet için kötü düşünebilir ve hâlâ sanal ön yargıların esiri olabilir ki?
Kemal Abinin ev sahipliğinde üç beş arkadaşla yaptığımız o iftar hayatımın en güzel iftarı, yediğimiz o bir tas çorba, hayatımda içtiğim en güzel çorba oldu.
Ne kadar mutluyduk azla yetinirken ya da belki çocuktuk, karabiber serpiştirilmiş sıcak pilavın yıllar sonra bizi alıp, çocukluğumuza götüreceğini bilmeden… Siz de bugün ya da yarın davet edin birilerini sıcak pilav yemeğe. İnanın çok büyük etki bırakıyor bir çocuğun hayallerinde…
Ben çoktandır şöyle ince belli, ortasında ve ağzında kırmızı bir kuşak olan çay bardağı arıyorum, çocukluğumda ve yeni yetmeliğimde höpürdete höpürdete tavşan kanı mis gibi çaylar içtiğim o bardağı.