Geçen Zaman
Ziya Osman Saba, kısa yaşamına sığdırdığı şiirleri ve öyküleriyle adının uzunca yıllar anılmasının yolunu açan başarılı bir Türk şair ve yazarıdır. Yedi Meşaleciler topluluğunun altı şairinden biridir.
Ziya Osman Saba, kısa yaşamına sığdırdığı şiirleri ve öyküleriyle adının uzunca yıllar anılmasının yolunu açan başarılı bir Türk şair ve yazarıdır. Yedi Meşaleciler topluluğunun altı şairinden biridir.
Türk öykü yazarlarının piri Ömer Seyfettin, içinde bulunduğu çağın tüm olumsuz koşullarına ve onulmaz baskılarına karşın umudun, direncin de önderliğine soyunmuş bir Türk aydını. Yapıtlarını çığır açan, yön çizen doğrultuda yazan Ömer Seyfettin, onlarca öyküyle özgür düşüncenin de bayraktarlığını yapmış.
Dilindeki esneklik ve kıvraklık, kara mizah, espiri anlayışı, hicvi ve taşlamadaki ustalığı okuyucuyu ve seyirciyi esere bağlayan yönler olarak dikkatimizi çekiyor. Ayrıca, sağlam karakter portreleri, portrelerin boyutları belirli duruma getirilerek çizilyor.
Maraş milletvekili olarak TBMM'de üç buçuk yıl görev alan Ahmet Hamdi Tanpınar, seçimler nedeniyle 1943 yılı Şubat ayında yaptığı Maraş gezisi sırasında, kurtuluş şenliklerini yaşayan kent ve kentlileri konu edinen Maraş'ın ve Maraşlıların Bayramı başlığını taşıyan yazısını kaleme alır. Türk yazınının görkemli yapıtı Beş Şehir anlatımlarına
Aydın bakışıyla Türk Sinemasına özgün yapıtlar armağan eden Metin Erksan, sıradan öykülere getirdiği sıradışı yorumlarla belki de dönemi geçtiğinde yitip gidecek pek çok öyküyü yaşamın içerisinde tutmaya da destek oldu.
Bir Çay İçiminde Türkmenistan, Türkiye’den gidip de bir Türkistan şehrinde belirli süre bulunan aydınlarımızdan okuduğum önemli kitaplardan biri.
Büyük şairimiz Nedim’in şu soylu övünmesi hepimizin kulağına altın küpe olmalı: “Ma’lumdur benim sühanım mahlas istemez.”
Birinci Dünya Savaşında Rusya için savaşan kuzey Türk’ü bir subayın, Demir Ali’nin izleğinde, Türk yurtlarının ve Türklerin içinde bulundukları durum anlatılıyor.
Anlaşılıyor ki, ya kitabın yazıldığı yıllarda Türkçeyle kavga henüz başlamamış, ya da yazar bu kavgaya itibar etmeden bildiği, duyduğu, konuştuğu Türkçeyi tercih etmiş.
Lale İslam’ın remzi olmuşsa yani, Türkler de İslam’ı temsil eden bir kimliğe bürünmüştür. Türk denince İslâm, İslâm denince Türk’ün akla gelmesi işte bundandır.