Tanabay, Gülsarı; Savaş Yorgunu Kırgızlar
Tanabay ile onun atı Gülsarı izleğinde, Kırgız Türkleri özelinde, aslında Sovyetler döneminde yaşayan tüm Türk topluluklarının karşı karşıya bırakıldığı zorlu yaşamın nedenleri vurgulanıyor.
Tanabay ile onun atı Gülsarı izleğinde, Kırgız Türkleri özelinde, aslında Sovyetler döneminde yaşayan tüm Türk topluluklarının karşı karşıya bırakıldığı zorlu yaşamın nedenleri vurgulanıyor.
Anara, babasının çalışma masasında Moskova’ya çekilmek üzere yazılmış bir telgraf gördü: “Sabira, biz geliyoruz” diyordu telgrafta. Küçük kız kalemi eline aldı ve ince bir yazıyla şunları ekledi: “Anne, bizi karşılamaya gel, sana bir kızıl elma getiriyoruz.”
Mankurt ninniden çok hoşlanmıştı. Rüzgârın sertleştirdiği, güneşin kavurup kararttığı yüzünde tatlı bir yumuşama, bir hoşlanma dalgası görüldü. Onun yüzündeki bu değişmeyi gören ana sevindi, umutlandı.
İkinci Dünya Savaşının gazaplı günlerinde, yaşanan acıların, çekilen çilelerin ve dayanılmaz özlemlerin bulut bulut her yana yayıldığı, her gönülü yaktığı zulmet havasında, onca kötülüğe karşın iyiye tutunma çabalarını unutturmayan bir öykü.
İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasıyla Kırgızların Sovyetler Birliği içerisinde yaşadıklarını, yaşıyormuşçasına okumayı, Cengiz Aytmatov’un yapıtlarına borçluyuz.
Türk yazının güçlü adı Cengiz Aytmatov, Stalin döneminin Kırgız Türkleri üzerindeki yıkıcı etkisini Tanabay ve atı Gülsarı izleğinde aktarıyor.
Bizim orada kışın öyle çok kar yağar ki ta benim boynuma kadar çıkar. Her tarafı örter. Eğer ormana gitmek istesek, ancak boz at Alabaş’a binerek gidebiliriz. O, karları yara yara geçer.
Cengiz Törökul Aytmatov, Türkiye dışındaki Türk aydınları içerisinde en bilinen ve yapıtları en çok okunulan yazar. Öyküleri ve romanlarından uyarlanan kurmacalar hem Türkiye'de, hem de yurt dışında sürekli izlenen, geçen zamana karşın değeri azalmayan ve yeniden çekilecek kadar istek gören filmler.