Kutadgu Bilig: “Türk Yazının İlk Müslüman Verimi”
Türk Dil Kurumu Yayınları arasından çıkan “Kutadgu Bilig İncelemesi”, ilk baskısı 1972 yılında yapılan, yayımı bugüne dek altı kez yinelenen bir öncü yapıttır. Türk dilinin yabancı diller boyunduruğundan kurtarılması çabalarının önde gelen aydınlarından biri olan Agop Dilaçar’ın bu yapıtı, Kutadgu Bilig özelinde kalmayan, geniş anlamda Türk yazınının kökenlerinin de bir incelemesidir. Agop Dilaçar, Türk yazınının önemli anıt yapıtlarından bir olarak tanımladığı Kutadgu Bilig betiğinin yazılma dönemini, din olgusuyla ilişkilendirerek ayrımlıyor:
“Türk yazının ilk üç çağını üç ayrı dine bağlı olarak buluruz: Köktürkler de (552-745) Şamanlık; Uygurlarda (747- 840) Budhacılık; Karahanlılarda (932-1212) da İslamlık.
Bunlardan ikincisi Buda dininden başka Maniciliğe, Hristiyanlığa da bağlı bulunduğu ve özel yazılara da sahip olduğu halde, pek yaratıcı olamamış, daha çok çeviricilik ve ticaretle geçinmiş ve “Oğuz Kaan” destanın parçacıklarından başka büyük bir yapıt, ya da yazar adı bırakmamıştır.
Bu yüzden Türk yazının ilk üç büyük anıtını Köktürklerle Karahanlılarda buluyoruz: Orhon ve Yenisey yazıtları, Kutadgu Bilig ve Kitabı Divan’ı Lügati’t Türk.
Birincisinin yazarı Köktürklerden prens Yolıg Tekin, öbürlerinin yazarları Karahanlılardan Balasagunlu Yusuf ve Kaşgarlı Mahmut. Tarihleri: sırasıyla 732,1069,1072.” (s.50)
Atatürk’ün Açtığı Çığırla Türk Kaynaklarına Yöneliş
Kutadgu Bilig’in yazılışının 900. yıldönümü toplantısında yaptığı konuşmayı betiğin önsözüne taşıyan Agop Dilaçar, bu zengin içeriği oluşturan çalışmanın onurunu, çığır açan, emek veren, yol gösterici aydınlarla paylaşıyor:
“Türk yazının ilk Müslüman verimi ve Türk dil ve lehçelerinin dünya çapındaki ilk başyapıtı olan Kutadgu Bilig’in yazılışının 900. yıldönümünü kutlamak ve bu yapıtı önünde hiçbir Türkçe örnek bulunmadan, bir çırpıda meydana getiren Balasagunlu Yusuf Has Hacip’in yüce adını rahmetle anarak onun önünde sevgi ve övgüyle yükünmek üzere burada toplanmış bulunuyoruz.
Türk yazının bu ilk anıtlarının üçü de Atatürk’ün işareti ile Türk dil kurumunun çalışma programına alınmış ve yayınları birer birer gerçekleştirilmiştir. Bu arada bu anıt yapıtları işleyip bugünkü dilimize çeviren ve şimdi aramızdan ayrılmış bulunan üç emektar arkadaşımız da burada rahmetle anmak gerekir: Aynı sıra ile Hüseyin Namık Orkun (1901-1956), Reşit Rahmet-i Arat (1900-1964), Ahmet Besim Atalay (1882-1965).” (s. 7)
Kutla anılan Türk aydınlarının üzerinde işledikleri, çalıştıkları Kutadgu Bilig’in, denenmemiş bir görünge ile ilk kez yazılması ilgi çekici bir durumdur. Yapıtın, Türklerin islam dinini benimsemesinden sonra ortaya çıkmasını, daha öncesinde örnek alınacak benzerlerinin olmamasını önemle vurgulayan Agop Dilaçar, incelemesinde, bu biricikliği sık sık yineleyen bilgilerin yanısıra yapıtın, günümüze ulaşan yolculuğunu da ayrıntılarıyla paylaşıyor: Türklerin, Karahanlı, İlig Hanlı ya da Hakanî denilen devleti zamanında, 1069 yılında, Balasagunlu Yusuf’un yazdığı önemli ilk Müslüman yapıtıdır. (s. 13)
Kutadgu Bilig’in Üç Nüshası
Yeryüzünde Kutadgu Bilig’in üç yazma nüshası bulunmaktadır:
1. Viyana nüshası: ilk ortaya çıkan nüsha, Herat’ta (kuzey batı Afganistan) 1439 yılında çok kötü bir Uygur yazısıyla yazılı (185 + 5 sayfa, 915 beyt) nüshadır. Balasagunlu Yusuf, yapıtındaki üçüncü ekte (beyit 6623-6624), Kutadgu Bilig’i on sekiz ayda yazıp hicri 462 yılında, yani miladi 1069-1070’te, tamamladığını söylüyor (yıl altmış iki erdi tört yüz bile… tükel on sekiz ayda aydım bu söz).
Bu elyazması önce Tokat’a, oradan da 1474’te Fenarioğlu Kadı Ali Efendi’nin eliyle İstanbul’a getirilmiş, Fatih Sultan Mehmet’in hocası Hayrettin Efendi’nin (ö. 1475) adıyla anılan Cuma Mescidi mollalarından Hoca Hacı Delal bunu komşusu Nalbant Hamza’dan satın almıştır.
Yıllar sonra Avusturyalı doğu bilgini Joseph von Hammer-Purgstall (1774-1856), 1796 sıralarında diplomat olarak İstanbul’da bulunurken, sahafların bilgisizliğinden faydalanarak, bu paha biçilmez yazmayı yok pahasına satın almış, Viyana Saray Kitaplığı’na vermiştir.
Viyana nüshasını, Macarlardan Armin Vambery (1832-1913), Uygur harfleri döktürüp 1870’te Viyana’da; Alman asıllı Vilhellm Radloff yine Uygur harfleri döktürüp 1890’da Petersburg’da yayımlamıştır.
2. Kahire nüshası: Arap harfleri ile yazılı bu nüsha (5800 beyit), 1896’da Kahire Hidivlik Kitaplığının Alman müdürü Dr. Moritz tarafından ortaya çıkarılmış, Wilhelm Radloff bundan hemen faydalanmıştır. Türk Dil kurumu Kahire’deki büyükelçililiğimiz aracılığıyla bu yazmanın fotokopisini getirterek, 1943’te tıpkı basımını (14 + 392 s.) yayımlamıştır.
3. Fergana nüshası: 445 sayfalık ve 6095 beyittir. Bu nüsha da Arap harfleri ile yazılıdır ve nüshaların en yetkinidir. 1914’te Zeki Velidi Togan (1891-1970), bunu Türkistan’ın Fergana ilinin Nemengah şehrinde bulmuş ve onu Ruslara tanıtmıştır. Bu el yazması bir aralık ortadan yok olduktan sonra, 1924’te Buharalı öğretmen Fıtnat tarafından yine bulunmuş ve bir yazı ile Taşkent’te bir kez daha tanıtılmıştır. 1934 yılında Sovyet Bilimler Akademisi bu yazmanın fotokopisini Türk Dil Kurumuna armağan etmiş, Kurum da bunun tıpkı basımını 1943’te yayımlamıştır (24 + 447 s.) Bu yazma şimdi Taşkent’te bulunmaktadır. (s.38)
Göğüs Kabartıcı Büyük Bir Başyapıt
Agop Dilaçar’ın yapıtında, Kutadgu Bilig’in konusu, vezni, iç bölümleri, ekleri ayrı ayrı incelenmiştir. “Kişileri her iki dünyada Kut’a (Saadet’e) eriştirmeye yarayan bilgi anlamına gelen Kutadgu Bilig (kur: saadet,-at: oldurgan fiil eki, -gu: kılan değeri ile sıfat eki; bilig:bilgi) Türk yazınının elde bulunan en eski İslami verimidir. Gerek Türklük, gerek İslamlık bakımından, yazı sanatı ve ahlak bilgisi ile öğüt alanında göğüs kabartıcı büyük bir başyapıttır.
Önünde koşuk ya da düz yazı hiçbir Türkçe örneği, benzeri ya da kılavuzu bulunmayan Balasagunlu Yusuf, bu yapıtı, önsöz ve giriş eklemeden, 85 bapa ayrılmış 6520 beyit halinde ve müterakip (faûl’ün, faûl’ün, faûl’ün, faûl, yani .–/ .–/ .–/ .-/ ) vezninde, öğretici bir destan (epopee didactice didaktique) ya da siyasetname olarak yazmıştır. Dili Karahanlı Türkçesi olup bu bakımdan Kaşkarlı Mahmut’un Kitabü Divanı Lügati’t Türk’ü ile birleşir.
Türk yurdunda ve yurtdışında çok beğenilen bu destana sonradan iki kez önsöz şeklinde katmalar yapılmıştır. Bunlardan ilki şu biçimdedir: Başa 77 beyitlik bir giriş, sona üç baplık 125 beyit ve baştaki 77 beytin sonuna, bu şekilde sayısı 88’e yükselmiş olan bap başlıklarının dizini (fihristü’l-ebvab).
İkinci katma ise, ilk katmanın başına getirilen 38 satırlık düzyazı ön sözüdür. Sonradan yapılan bu eklerle beyit sayısı 6645’e yükselir; sona doğru yerler boşluklar da vardır. Sondaki üç baplık ek Yusuf’un kaleminden çıkmıştır.
Bu eklerde yer almış olan Fars ve Arap asıllı sözlere (örneğin, Türk. ilik ya da beg yerine Arap. melik, daha sonra Fars. padişah; Türk. ukuş [=anlayış] yerine Fars. hired [=anlayış, zeka] bakılacak olursa, bu eklerin batıda Farsçanın ağır bastığı Semerkant gibi bir bölgede yapılmış olduğu anlaşılır.
Kutadgu Bilig’i Oluşturan Dört Nen
Kutadgu Bilgin’in yapısı, sahneye konmuş alegorik, dört kişi arasında geçen bir münazaraya ya da atasözleri ve bilge deyimleri ile süslenmiş diyaloglu bir sahne yazısına benzer. Konu, Kut’un (saadetin) elde edilmesidir. Dört nen’i (şeyi, temel ilkeyi) temsil eden konuşanlar şunlardır:
1. Könü Törü’yü (Doğru Yasayı) temsil eden Kün-Toğdu adındaki ilik (hükümdar);
2. Kut’u (saadeti) temsil eden Ay-Toldı adındaki vezir;
3. Vezirin, ukuş’u (anlayış) temsil eden Ökdülmiş adındaki oğlu;
4. Ökdülmiş’in, akibeti (hayat ve dünyanın sonu, ahiret) temsil eden Odgurmış adındaki kardeşi ya da akrabası.
Konuşmalar ve münazaralar (kitapta bu terim kullanılmıştır) daima ikili olarak bu dört kişi arasında geçer; arkadaş, uşak, haberci ve mürit gibi ikinci derecedeki kişiler önemli rol oynamazlar.
Daha sonraki il katmalı nüshada, nen yerine nik Şerif (şerefli), ukuş yerine hired (zeka) akıbet yerine kanaat (ve afiyet); ikinci katmalı nüshada da nen yerine uluğ ağır ul (büyük şerefli zemin), “dört temel” sayılan allegorik ilkelerden köni törü yerine adalet; kut yerine devlet; ukuş yerine akıl; akıbet yerine de kanaat kullanılmıştır. Bu dört kişinin hikayesi kitabın 12. babıyla başlar.
İlk 11 bapta Balasagunlu Yusuf, İslam’daki türlü usül gereklerini yerine getirdikten sonra, genel görüşlerini açıklamıştır. Usul gerekleri şunlardır: Allah’a hamdü sena (1. Bap, beyt 1-33) Hazreti Peygambere (2 bap, beyt 34-48) ve dört sahabeye (ilk dört halife: Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali) Selâtü selâm (3. Bap, beyt 49-62).
Fakat Yusuf koyu Sünni Müslüman olduğu kadar koyu Türkçü ve Türkçecidir de: Kalıplaşmış bazı formüllerin dışında Allah’a Tengri (Tanrı), Hazreti Peygambere Yalavaç (Kök-Türkçede Yalabaç=elçi) ya da savcı (Kök-Türkçe sabçı=haberci), dört sahabeye de Tört Eş der.
Geniş Kapsamlı Bir Araştırı Betiği
“Kutadgu Bilig’in Alt Katmanı ve Balasagunlu Yusuf”, “Kutadgu Bilig’in Filolojisi”, “Kutadgu Bilig”, “Kutadgu Bilig’in Değerlendirilmesi”, “Dünya Edebiyatı Çerçevesi İçerisinde Kutadgu Bilig”, “Sonuç” başlıkları taşıyan altı bölümden oluşan “Kutadgu Bilig İncelemesi” , Türk dilinin ve beraberinde Türk halkının tarihini de içeren, Balasagunlu Yusuf’un beslendiği kaynakların dökümünü ortaya koyan çok kapsamlı ve katmanlı bir araştırma betiği.
Türkçenin baylığını görmek, Türk düşüncesini anlamak isteyenler için gerçek bir hazine olan Agop Dilaçar’ın bu inceleme betiği; büyük emekle ortaya konduğu her halinden belli olan bu eşsiz yapıt, “Kutadgu Bilig” okumalarının giriş kapısı niteliğinde.
Agop Dilaçar’ın, kendi yaptıklarının ardından gelmesini dilediği, Kutadgu Bilig’in günümüz Türkçesine çevirileri, sevinçle söylemek gerekir ki, birbiri ardına yapılıyor. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları arasında, 2015 yılında çıkarılan, Ayşegül Çakan çevirisiynen Kutadgu Bilig betiği, 2020 yılında dokuzuncu baskısı ile Türk okurununun yapıta olan ilgisinin sürdüğünün göstergesi sayılabilir. Tanrının izniyle, Türkçenin baylığından “kut” alanların azımsanmayacak ilgisi, Agop Dilaçar gibi, Kutadgu Bilig’in okunması, anlaşılması için emek verenlerin “kut’unu sonsuz kılmayı başarır.
Okur Görüşlerine Açık Sayfa