Aytmatov’un Son Romanı: Ebedi Gelin
Değişmez olan bir gerçek var: Hiç kimse önceden kaderini, başına gelecekleri bilemez; sadece hayat bunu gösterir. Kader, başka türlü nasıl olurdu ki?
Değişmez olan bir gerçek var: Hiç kimse önceden kaderini, başına gelecekleri bilemez; sadece hayat bunu gösterir. Kader, başka türlü nasıl olurdu ki?
Maraş milletvekili olarak TBMM'de üç buçuk yıl görev alan Ahmet Hamdi Tanpınar, seçimler nedeniyle 1943 yılı Şubat ayında yaptığı Maraş gezisi sırasında, kurtuluş şenliklerini yaşayan kent ve kentlileri konu edinen Maraş'ın ve Maraşlıların Bayramı başlığını taşıyan yazısını kaleme alır. Türk yazınının görkemli yapıtı Beş Şehir anlatımlarına
Aydın bakışıyla Türk Sinemasına özgün yapıtlar armağan eden Metin Erksan, sıradan öykülere getirdiği sıradışı yorumlarla belki de dönemi geçtiğinde yitip gidecek pek çok öyküyü yaşamın içerisinde tutmaya da destek oldu.
Bir Çay İçiminde Türkmenistan, Türkiye’den gidip de bir Türkistan şehrinde belirli süre bulunan aydınlarımızdan okuduğum önemli kitaplardan biri.
Kemal Paşa, çiğ işi sevmezdi. Onun yetiştirdiği delikanlılar da sevmiyorlar; neden dersen, onlar da Mustafa Kemal Paşa’dan ders aldılar.
Mankurt ninniden çok hoşlanmıştı. Rüzgârın sertleştirdiği, güneşin kavurup kararttığı yüzünde tatlı bir yumuşama, bir hoşlanma dalgası görüldü. Onun yüzündeki bu değişmeyi gören ana sevindi, umutlandı.
Büyük şairimiz Nedim’in şu soylu övünmesi hepimizin kulağına altın küpe olmalı: “Ma’lumdur benim sühanım mahlas istemez.”
Ortalıkta kimsecikler yoktu. Gece yağan hafif bir yağmurdan sonra, hava açmıştı. Yemyeşil bebek sırtlarında serin bir rüzgâr, etrafa toprak kokusu yayıyordu. Ağaçlar, daha dökülmeyen yapraklar, ıslak ıslaktı.
İkinci Dünya Savaşının gazaplı günlerinde, yaşanan acıların, çekilen çilelerin ve dayanılmaz özlemlerin bulut bulut her yana yayıldığı, her gönülü yaktığı zulmet havasında, onca kötülüğe karşın iyiye tutunma çabalarını unutturmayan bir öykü.
Türk yazının güçlü adı Cengiz Aytmatov, Stalin döneminin Kırgız Türkleri üzerindeki yıkıcı etkisini Tanabay ve atı Gülsarı izleğinde aktarıyor.
Bizim orada kışın öyle çok kar yağar ki ta benim boynuma kadar çıkar. Her tarafı örter. Eğer ormana gitmek istesek, ancak boz at Alabaş’a binerek gidebiliriz. O, karları yara yara geçer.
Birinci Dünya Savaşında Rusya için savaşan kuzey Türk’ü bir subayın, Demir Ali’nin izleğinde, Türk yurtlarının ve Türklerin içinde bulundukları durum anlatılıyor.