“İyi Yürekli, Kuzu Gibi Bir Adamcağız”
Tembel, işten kaçan ve işsizlikte mutluluğu bulan adamdır. Oblomov’sa hiçbir zaman işe giremeyen, işsizlikten de zevk alamayan bir adamdır.
Tembel, işten kaçan ve işsizlikte mutluluğu bulan adamdır. Oblomov’sa hiçbir zaman işe giremeyen, işsizlikten de zevk alamayan bir adamdır.
Diyar-ı Dede Korkut romanında, dünün varsıl Türkçesinin unutulan, unutulmaya yüz tutan zengin hazinesi ışıl ışıl parlatılarak okurla buluşturulmuş.
Her ayrıntının uzun uzun anlatıldığı romanda, Türkiye’de karşılığı yokmuş gibi ya yabancı sözcüklerle yeri doldurulan ya da kasıtlı olarak yerine kısırlaştırıcı küresel sözlerin sokuşturulduğu pek çok özgün söz varlığı okura anımsatılıyor. Roman, yalnızca bu söz baylığı için bile mutlaka okunmayı gerektiriyor. Yazım yanlışlıkları, kural dışılıkları ve
Anjel, Garp metaının Şark’ta para ettiğini bildiğinden ve kendini de o metalardan biri addeylediğinden hem ziyaret hem ticaret maksadıyla Mösyö Maksim’in peşine takılır, birlikte Dersaadet’e gelirler.
Şuşa Dağlarını Duman Bürüdü, Azerbaycan Türk yazınının Elçin adıyla bilinen yazarı Elçin Efendiyev’in, on üç öykü içeren betiğidir.
Ekber, Timurun yedinci ve Türk diliye yazarak bırakmış olduğu eşsiz eserlerle adını edebiyat âleminde de yaşatmağa muvaffak olan Babur’ün birinci torunudur.
Bereketli yıllarda varlığa seviniyor, Allahın verdiğini şükrediyor, kıtlık olursa dayanıyor, aza kanat etmeyen çoğu bulamaz deyip ayaklarını yorganlarına göre uzatarak yaşıyorlardı.
Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı. Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için degil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük.
Dilek Çınarı, Şevket Bulut’un dokuz öykü betiğinin üçüncüsü. İlk baskısı 1975 yılında Türk Edebiyatı yayınlarından çıkan yapıtta, on dört ayrı öykü yer alıyor.
Bir insan yurdunu, yurdunun insanını, toprağını, dağını taşını, ağacını, tohumunu, çiçeğini, denizini, adasını, güneşini, bulutunu ne kadar sevebilir, sorusunun cevabını bulmak için okunmalı.
Ayrılık şarkısının ünü ve etkisi, onu bir şarkıdan fazla hale getirip, Türk efsanelerinin bir parçası olarak anımsatmaktadır.
Bu suyu sizin için getirdim efendim. Fakat bir de prensesi seviyorsanız suyu ondan bekleyin. Ben gönüllere tek başıma hükmetmek isterim. Uğrumda ölenlerin idamla veya susuz kalarak can vermeleri bana aynı derecede zevk verir. Güntülü bunları söyledikten sonra bardağı çevirerek suyu yavaş yavaş yere boşalttı ve Selim'in