Gaybın Kuyusuna Düştü
Kabulleniş ve çaresizlik. Yoksa ikisinin lügattaki karşılığı aynı mıydı? Öyle bile olsalar, eşanlamlı sözcüklerdi artık onun için.
Kabulleniş ve çaresizlik. Yoksa ikisinin lügattaki karşılığı aynı mıydı? Öyle bile olsalar, eşanlamlı sözcüklerdi artık onun için.
İşte bu eski, müzede saklı gibi köhne bir hayat yaşayan Gurzufluların içinde babam günün birinde milliyetçi oluverir. Ben daha yokum ama, babamın miiliyetçiliği benimle başlıyor ve ben doğmadan önce de bitiyor.
Rönesans, gerek görüngenin keşfedilmesi gerekse baskıların ortadan kalkmaya başladığı bir dönem olması nedeniyle öykü anlatıcılığına birtakım olumlu etkiler sağlamıştır. Bu dönemde sanatçılar var olanı yinelemeyi ve başka toplumlardan sanat ödünç almayı bırakmış, daha özgün bir birikimin ilk adımları atılmıştır.
Sağdan geldi ilk önce… O yöne koşuşturanların, o simsiyah darbenin altında kaldığına şahit oldum. Sonra solumda tekrarlandı aynısı. Sevdiklerim bir bir simsiyah gölgenin altında ezildi, ezildi…
Masallar, çocuklara okunur fakat büyüklere yazılır. Sizler yine de ileride birer yetişkin olacak çocuklarınıza güzel "masallar" okumayı boşlamayın…
Ankara’nın tarihi bir kimliği var, fakat bu kimlik çok hızlı yıpranıyor. Bu kimliği koruma adına yapılanlar ise hem yeterli değil, hem de arabesk bir görüntü oluşturuyor.
Girdiğimiz mezarlıkta Müslümanlar için Kur’an-ı Kerim ve dualar okur, gayrı Müslimlere toprağı bol olsun deriz. Mezarlıklar kalpleri törpülüyor, hisleri yağmur dolu bulutlara çeviriyor.
Bir dakika sonra ayrılmışlardı. Feride, uzun bir susuzluktan sonra berrak bir dereden kana kana su içen bir kuş gibi canlanıyor, ayağını yere vurup yüzünü göstermemek için bir yandan bir yana çevirerek: - Ne ayıp, Yarabbi, ne ayıp! Sen sebep oldun vallahi, sen sebep oldun, diye hırçınlaşıyordu. Yanlarındaki ağacın
Türk’ün Soy Kütüğü, Ebulgâzi Bahadır Han’a ait olan Şecere-i Türk adlı eserin, Prof. Dr. Necati Demir tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmış hâlidir.